SUÇLU !
İnsanlar kendilerini değil “AŞKLARINI” büyük görürler.
Aşkın kendi içinde barındırdığı “KUTSALLIĞI ve YÜCELİĞİ” aşık olunanın anlamasının imkanı yoktur. Evet, insanlar ikiye ayrılır. Aşık olanlar ve olmayanlar. Aşık olanlar için karşısındaki “her şeyi” olurken, aşık olunan için durum başkadır. Aşık olmadığı için başka arayışlara girmesi de normaldir. Zaten aşık olsa kendini bütünlemek gibi bir beklentisi olmaz. Ancak işin ilginç tarafı kendini bütünleme gibi bir güdüsü olan aşık olunan, aşık olduğunda, aynı sorguladığı “aşık” gibi davranır.
Aşık olunanı “doyurmak”, “tatmin etmek” gibi bir beklentisi olmayan aşığın tek istediği aslında Aşığıdır. Tatmin etmeyi beklemez ama tatmin edebilmeyi ister. Bencilliğin ve fedakârlığın doruk noktaları arasındaki gelgitler aşkın özündendir.
Aşık olan bugünde yaşayamaz. Çünkü istediği ve tamamen kendisinin olmayan, daha doğrusu, kendine aşık olmayan bir insanla, eksik kalan yaşanmışlıklarını umutla bekler. Umutla gelecekte yaşar.
Kendine geldiğinde ise acıyla geçmişte yaşamaya başlar. Aşkı için yaptıklarını ve katlandıklarını sorgular. Çünkü aşıkken yaptıklarını, afyonlu insanların yaptıkları gibi ertesi gün sendromuyla kendine özetler. Aşık olduğu tüm süre boyunca “kafasındaki” aşkı yaşar ve yaşatır. Gerçek yoktur, doğru yoktur, beklenti yoktur, “kendi de yoktur”. Bittiğinde ise tüm olanları ve yaşadıklarını “bir de ayık kafayla” düşünür ve yaşar.
Aşık olan aşıkken yaptıklarından ve “BEKLENTİLERİNDEN” dolayı karşısındakini değil “AŞKINI” suçlar ve sorgular. Bu sorgulamada insanlar yoktur. Duygular vardır. Aşık olunan olayları “ayık” yorumlayabildiği için karşısındakini “insan” olarak görür.
Aşığın yaptıklarından mutlu olmak, tatmin olmak zorunda değildir aşık olunan. İstemiyorsa, sadece gitmelidir. Gitmelidir ki yanıbaşındaki insana arayışları, tatminsizlikleri ve “uyanışları” yüzünden zarar vermesin.
Uyanışlar da çeşitlidir aslında. Toplumun değer yargılarını kırmak da bir uyanıştır, uzun bir ilişkiyi bitirmek de, artık aşık olmamak da. Hayatın gördüğünden fazla olduğunu anlamak için uyanmaya ihtiyaç da yoktur. Çünkü, herkes hayatın sadece küçük bir parçasını görür, görebilir. Sorun görmekte ya da görebilmekte değildir özünde. Her gördüğün hayatı yaşamaya çalışmaktır insanı kendinden çıkaran. Çünkü her hayat bir bitişle başlar. Biri bitmeden devam diğer hayatlar parçalanmışlıklar, acılar ve pişmanlıklarla doludur. Karar vermesi gereken uyananın hangi hayatta yaşamak istediğidir. İşte burada Aşık nerede olmak istediğini bilir. Ama aşık olunan tekrar yola çıkmak ister. Onun da tek istediği aşktır belki de.
Tüm bunların nedeni mi?
Karşılıksız AŞK
Suçlu mu?
Arıyor musun ki?
Aşkın kendi içinde barındırdığı “KUTSALLIĞI ve YÜCELİĞİ” aşık olunanın anlamasının imkanı yoktur. Evet, insanlar ikiye ayrılır. Aşık olanlar ve olmayanlar. Aşık olanlar için karşısındaki “her şeyi” olurken, aşık olunan için durum başkadır. Aşık olmadığı için başka arayışlara girmesi de normaldir. Zaten aşık olsa kendini bütünlemek gibi bir beklentisi olmaz. Ancak işin ilginç tarafı kendini bütünleme gibi bir güdüsü olan aşık olunan, aşık olduğunda, aynı sorguladığı “aşık” gibi davranır.
Aşık olunanı “doyurmak”, “tatmin etmek” gibi bir beklentisi olmayan aşığın tek istediği aslında Aşığıdır. Tatmin etmeyi beklemez ama tatmin edebilmeyi ister. Bencilliğin ve fedakârlığın doruk noktaları arasındaki gelgitler aşkın özündendir.
Aşık olan bugünde yaşayamaz. Çünkü istediği ve tamamen kendisinin olmayan, daha doğrusu, kendine aşık olmayan bir insanla, eksik kalan yaşanmışlıklarını umutla bekler. Umutla gelecekte yaşar.
Kendine geldiğinde ise acıyla geçmişte yaşamaya başlar. Aşkı için yaptıklarını ve katlandıklarını sorgular. Çünkü aşıkken yaptıklarını, afyonlu insanların yaptıkları gibi ertesi gün sendromuyla kendine özetler. Aşık olduğu tüm süre boyunca “kafasındaki” aşkı yaşar ve yaşatır. Gerçek yoktur, doğru yoktur, beklenti yoktur, “kendi de yoktur”. Bittiğinde ise tüm olanları ve yaşadıklarını “bir de ayık kafayla” düşünür ve yaşar.
Aşık olan aşıkken yaptıklarından ve “BEKLENTİLERİNDEN” dolayı karşısındakini değil “AŞKINI” suçlar ve sorgular. Bu sorgulamada insanlar yoktur. Duygular vardır. Aşık olunan olayları “ayık” yorumlayabildiği için karşısındakini “insan” olarak görür.
Aşığın yaptıklarından mutlu olmak, tatmin olmak zorunda değildir aşık olunan. İstemiyorsa, sadece gitmelidir. Gitmelidir ki yanıbaşındaki insana arayışları, tatminsizlikleri ve “uyanışları” yüzünden zarar vermesin.
Uyanışlar da çeşitlidir aslında. Toplumun değer yargılarını kırmak da bir uyanıştır, uzun bir ilişkiyi bitirmek de, artık aşık olmamak da. Hayatın gördüğünden fazla olduğunu anlamak için uyanmaya ihtiyaç da yoktur. Çünkü, herkes hayatın sadece küçük bir parçasını görür, görebilir. Sorun görmekte ya da görebilmekte değildir özünde. Her gördüğün hayatı yaşamaya çalışmaktır insanı kendinden çıkaran. Çünkü her hayat bir bitişle başlar. Biri bitmeden devam diğer hayatlar parçalanmışlıklar, acılar ve pişmanlıklarla doludur. Karar vermesi gereken uyananın hangi hayatta yaşamak istediğidir. İşte burada Aşık nerede olmak istediğini bilir. Ama aşık olunan tekrar yola çıkmak ister. Onun da tek istediği aşktır belki de.
Tüm bunların nedeni mi?
Karşılıksız AŞK
Suçlu mu?
Arıyor musun ki?
2 Comments:
ne denebilir ki biraraya getirdiğin kelimelerin üstüne.. değil itiraz etmek.. yorum yapmaya bile yer bırakmayacak ölçüde mükemmel anlatmışsın aşkı..
Very cool design! Useful information. Go on! Lotto texas Ativan lethal doses Course management online project training Inversity of sweden propecia lottery ticketts Mastercard hologram Louisiana long term care insurance fl gulf shark fishing Reflex nexium black girls get computer parts images Keyword protonix board Wet latin booty Creating xp recovery disk You should care for me farmers insurance
Yorum Gönder
<< Home