Salı, Ekim 18, 2005

RÜYA 2

Uyanmak, boyut değiştirmek gibi bir şey olsa gerek.
Ama neyin rüya, neyin gerçek olduğunu bilmiyorum ki.
Ne zaman uyuyup, ne zaman uyandığımı da.
Hangi boyut gerçek. Uyuduğumu sandığım sırada gerçekte uyanmadığımı kim garanti edebilir.

En rahatsız olduğum rüyalar sevdiklerimi kaybettiklerim oluyor. Onları koruyamamanın verdiği acı ve pişmanlık dolu saatler gerçekten yıpratıcı.

Yaklaşık 3 yıl önce hiçbir zaman uyanmak istemediğim bir rüyadan uyandım hem de hiç tanımadığım bilmediğim bir dünyaya gözlerimi açtım. Tüm dengem altüst olmuş, fırtınanın ortasında kalmıştım. Düşmanlarıma karşı galibiyete alışmış olan ruhum, en yakınlarım tarafından bombardımana tutuluyordu.
O zaman, düşmanlarla savaşmanın ne kadar kolay olduğunu anladım çünkü düşmanınıza verdiğiniz hasarı önemsemezsiniz ama sevdikleriniz… yine de durmanız gereken bir yer vardır.
Ağır hasarlı da olsa uyandığım ( uyuduğum ), İçindeyken, en güzel rüyam dediğim bu rüyadan çıktıktan, sonra en güzel rüyamın bu olmadığını anladım. En güzeli gerçeği bilmekmiş. Adı üstünde “rüya”, zorunlu bir boyut değiştirme var sonunda ya da eninde.

Tüm bu yazdıklarım mı?

Hepsi “RÜYA”

Gözlerimi açtığımda başlayan, kapatınca da bitecek olan.
Ama bazen düşünmüyor da değilim.

Gerçeğin acıtması mı tatlı yoksa
Uyanmamışlığın huzuru mu?

Zaten

Gerçeğin ne olduğunu bilmiyorsan hissettiğin gerçek değil midir?

2 Comments:

Blogger Erol said...

gerçeğin ne olduğunu biliyorsan, hissettiğin sahte[yalan] mıdır?

21/10/05 17:43  
Anonymous Adsız said...

Rüya mı?

Rüya görüyorum ve bunu gerçek sanıyorum, öyle mi?

Nasıl çıkabilirim bu rüyadan, rüyadaki “sanal” yaşamdan?

Uyan hadi!...

Uyanmak mı?

Evet, uyan, uyan!...

Rüyada mıyım?

Doğduğun andan beri… aslında, doğduğun anda öldün… vardın ve yokoldun… yoktun, yoksun ama hep “kendi”ni var sandın… tüm yaşamın yalnızca bir rüyaydı, rüya… saf, dünyanın en saf insanısın belki de… sanal saf bir insan… yaşam dediğin, öğrendiğini sandığın her şey, yalnızca bir “yokluk”tu, yokluktur…

Sen yok olduğunu fark etmedikçe,

Yaşadığını sandığın gerçeklik, mutlak olarak yalnızca gerçekdışılıktı…

Gerçekdışısın… gerçeğin dışındasın… çemberin dışında dönüyorsun… rüyanda oluşturduğun “sanal yaşam çemberi”…

Kapının dışında bekliyorsun… kapıyı tekmeleyip duruyorsun… bir türlü rüya ortamından çıkıp kapının tokmağını göremiyorsun… ya da zile basamıyorsun… bassan kapı kendiliğinden açılıverecek… ama rüyada kapı bulunamaz ki, kapı açılamaz ki, içeriye girilemez ki…

Yaşamın odağındasın ama en dışında kalıyorsun… en dışında… dışarıda…

Boşa düştüm, yoka düştüm… düşüş halindeyim… başıma üşüşüyorlar rüyada gördüklerim…

Üşüşüyorum… kaynaşıyor, buharlaşıyor, toz duman oluyor “her şey”

Yoksa rüyadan mı uyanıyorum?

24/10/05 14:18  

Yorum Gönder

<< Home